Sayfa İçeriği
Facebook reklamları, Facebook uygulamasının kullanıldıgı farklı platformlara paralel olarak her alanda farklı gözükebilir. Günümüzde sosyal medya uygulamalarını görüntüleyen donanımların masaüstü pc sistemlerinden, kol saatine kadar çeşitlilik gösterdiğini unutmayın. Dolayısıyla reklamları hazırlarken hangi platformda görüntülenmek istediginizi ve mümkün olan tüm donanımlarda sırıtmayacak şekilde nasıl uyarlayabilicegine dair bir karar verin. Şayet bu konularda size destek olacak bir reklamcınız yok ve kendi başına iseniz Facebook ve internet gene bu noktada yardımınıza koşacak, bu ilk başta karışık ve dikkat isteyen süreçlerde size klavuzluk edecektir. Facebook’ta reklamları beş ayrı kategoride değerlendirebiliriz. Mobil Haber Kaynağı, Site Haber Kaynağı, Sağ Sütun, Instagram ve Audience Network başlıkları altında incelyebilicegimiz kategorileri, tıpkı isimlerinden anlaşılacagı üzere Facebook reklamlarının farklı platormlarda nasıl görünücegi hakkında size fikir ve tavsiye verebilir.
Facebook reklamlarına detaylı bir bakış
Bu başlıklardan mobil haber kaynağı ve site haber kaynağını aynı platformda değerlendirebiliriz. Zira tek farkları birinin masaüstü pc web platformlarında, birinin ise Mobil Facebook uygulamasında kişinin anasayfasında çıkmasından ibaret. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde de detaylı anlatacağımız Instagram sosyal medya uygulamasına da burda bir yer vermemiz gerekiyor. Kısa bir bilgi vermek gerekirse, Ekim 2010 yılında hayata geçirilmiş ücretsiz bir resim ve video paylaşma sosyal medya platformu olan Instagram, kullanıcılarına çektikleri bir fotoğraf üzerinde dijital filtre kullanma ve bu fotoğrafı Instagram’ın da dahil olduğu, sosyal medya servisleri ile paylaşma imkanı tanımasıyla, bu alanda en çok tercih edilen sosyal medya uygulamasıdır. Yazımızın bu kısmında Instagram’ı konuya dahil etmemizin sebebi, Facebook’un 2012 yılında 1 milyar dolar vererek satın alması ve kendi sayfa yapısına entegre etmesiyle alakalı. Zira kendisi de başlı başına bir sosyal medyada reklam yayınlama fırsatı olan Instagram üzerinden, Facebook aracılıgıyla kitlenizi büyütebilir, haliyle kazanç katsayınızı artırmanızı mümkün kılabilirsiniz.
Reklamlarınızı hazırlarken dikkat etmeniz gereken belli başlı kriterler var. Kriterden kastettiğimiz zorunluluk değil elbette. Canınız istediği takdirde kedinizinden evinize kadar hiçbir ticari araç kullanmadan en kötü resimlerini bile yayınlayıp bunları daha çok insanın görmesini sağlayabilirsiniz. Bahsettigimiz reklamın yayınlanma zorunlulugu degil, reklamın başarılı olma adına uymamız gereken kriterlerdir. Reklam içeriğinizdeki her bir ayrıntı bilgilendirici ve çekici olmalı ki insanlar reklamınıza ilgi göstersinler. Marka adınız okunaklı olmalı, reklamanıza yazdıgınız metin yazısı özenli, bilgilendirici ve mümkünse merak uyandırıcı olmalıdır. Reklam içeriğinizdeki görsel çekici, çarpıcı ve estetik olarak güzellik kıstaslarına uygun halde olmalı ve tabi ki ziyaretçinizi yanıltıcı bilgi verip olumsuz intiba bırakmamak için içeriğinizle alakalı olması gerekiyor. Teknik bilgi olarakta Facebook’un kendisinin verdiği verileri de hatırlatalım. Bu verilere göre Facebook Mobil uygulamasında Tavsiye edilen görsel boyutu, görselinizin her zaman yüksek kalitede görüntülenmesini sağlamasının yanı sıra, tavsiye edilen metin uzunluğu da, küçük ekranlarda reklam metnindeki kaç karakterin görüntülenebileceğini belirtir. Facebook’a göre tavsiye edilen görsel boyutu: 1.200 x 628 piksel, Görsel en boy oranı: 1,9:1, Metin: 90 karakter, görselinizdeki yazı oranı %20’den daha yüksek olamaz. Eger tercihiniz web site üzerine göre ise, tavsiye edilen görsel boyutu: 1.200 x 628 piksel, görsel en boy oranı: 1,9:1, Metin: 90 karakter olarak verilir. Bunlara ek olarak görselinizde olabildiğince az yazı olmalıdır. Eger instagram üzerinden bir reklam söz konusu ise ; görsel en boy oranı: 1:1, görsel boyutu: 1080 x 1080 ve piksel açıklama metni olarak 125 karakteri Facebook tarafından tavsiye ediliyor.
Facebook Pazar Yeri
Facebook’un genel aktiviler ve sosyal medya kuramında büyüklüğünü ve ulaşılabilir kitle bazında genişliğini açıklayabildiğimizi varsayarsak, ne kadar geniş bir ticaret platformu olabilicegini de mantıken tahmin etmişsinizdir. Evet kitlelere ulaşmak anlamında Facebook’un günümüz sosyal medya ortamındaki en güçlü platformlarından biri olmasının yanı sıra, bu kadarla da sınırlı degil. Çünkü Facebook her gün yenilenen bir yazılım sistemi ve akabinde sadece reklam için degil birebir ticaret içinde aslında gayet ideal bir yapı oluşturuyor. Netice itibariyle Facebook muhendislerinin buna odaklanarak bir sistem geliştirmesi kaçınılmaz bir seçenek olsada bunu hayata geçirmeleri henüz yeni sayılır. Evet bahsedecegimiz uygulamanın adı Facebook Pazar Yeri. Daha dogrusu orjinal adıyla Facebook Marketplace. Buradaki uygulama adını sadece cümle yapısına uygun düştüğü için kullanmadık. Bu bildiğimiz masaüstü mobil ortamlarında aplikasyon şeklinde Facebook’a bağlı fakat yan ürün diyebilicegimiz, kullanımı sadece sizin tercihlerinize kalmış bir ticaret uygulaması.
Altyapı çalışması olarak çok uzun bir süreç gerektirdiği bilgisini edindiğimiz Facebook Pazar Yeri uygulaması, şuan günümüzde sadece ticaret amaçlı platformlardan hiçte aşagı bir konumda olmadıgını belirtmek isteriz. Şüphesiz bunda sosyal medyadaki lider konumunun yeri olmasının payı çok yüksek diye düşünmek yanlış olmaz. Başlangıç olarak sadece bazı ülkelerde kullanıma sunulan, yakın tarihte ise globalleşmeye dogru hızlı adımlarla ilerleyen Facebook Pazar Yeri uygulaması, lokasyon bazlı çalışmayı öncelikli hale getirmiş durumda. Yani sadece dünya genelinde degil, yakınınızda aradıgınız ürünleri de bulabilmenizi sağlıyor. ilk başlangıcını Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Avusturalya ve Yeni Zellanda’da hayata geçirilen uygulamayı, yakın tarihte ülkemizde de görmek mümkün oldu ve gittikçe uygulanma bazında yüklesiştedir. Burada yazdıgımız genel bilgilere kuşabakışı bir önizleme için burdan göz atabilirsiniz. Bu ticari yapıyı reklamla destekleyerekte başarıya ulaşmak seçenekleriniz arasına girebilir. Bu pazar yeri uygulamasının uygulama alanının genişliğide iki avantajlı nokta bulunuyor. Birincisi, alışverişin tamamen Facebook güvencesi altında gerçekleşmesi. İkincisi ise, pratikliği. Yani satmak istediğiniz ürünün bir resmini çekip, bilgilerini yayınlayarak hemen alışverişe uygun halde satışa çıkarabilir, aynı şekilde eger satın almak amaçlı bir alışverişiniz var ise, sizin gibi ürünlerini satışa çıkarmış şahıslardan ürün satın alabilirsiniz. Bütün bu olumlu yanların yanı sıra, Facebook’un ne kadar gelişmiş bir yazılım oldugu gerçeginin yanı sıra, uygulamanında o kadar yeni ve eksik tarafları olabilicegi unutulmamalıdır. Yani Facebook, sadece alışveriş adına aradıgı ürünü bulmak veya ürününü satmak isteyenler için oluşturulmuş olan bir forum işlevi görüyor. Ötesi ise sizin sorumlulugunuz da. Facebook’un konuyla ilgili açıklaması işe alıntı yaparsak şu şekilde : “Ürünü istediğinize mi karar verdiniz? Pazar’dan satıcıya direkt mesaj atın, ürünle ilgilendiğizi söyleyin ve teklifte bulunun. Bu noktadan sonra, satıcı ile istediğiniz şekilde ayrıntıları tartışabilirsiniz. Facebook Pazar ürün ödemeleri ya da teslimleri ile ilgilenmez.”
Facebook üzerinden yapabilicekleriniz ‘teknik açıdan’ bunlardan ibaret. Fakat ticaret ve reklamın birazda hayal gücüyle alakalı oldugu unutulmamalıdır. Facebook sadece bunun alt yapısını sağlar. Bu alt yapı şansını olabildiğince etkin kullanmak sizin dogru stratejilerle hareket etmenize ve üretkenliğinize bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Yazı konumuzda Facebook’u en başta tanıtma gereksinimizin bir nedeni, eger sosyal medya ve reklam sizin ilgi alanınız ise başlangıç noktanızın Facebook olması, diger platformlara göre daha avantajlı olmasını sağlayabilir. Zira sosyal medya platformlarının hemen hemen büyük çogunlugu ya birbirine entegre halinde yada ana kaynagını korumak koşuluyla birbirleri içinde yayınlanabilir konumda olabilmelerinden kaynaklıdır. Ve hangi sosyal medya platformunu kullanırsanız kullanın, bunu Facebook içerisinde yayınlayabilir, paylaşabilir daha çok kitleye ulaştırabilirsiniz.
Sosyal Medyanın sınırları
Sosyal medya elbetteki alanındaki lider konumuna rağmen Facebook’tan ibaret degil. Geçmişinden bugüne medya kavramı var oldugundan beri bu kavramı insanların iletişim kurma ihtiyacına paralel olarak sürekli aktif halde tutmasını amaçlayan uygulamalar geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. Sosyal medyanın başarabildikleri ile sınırı manevi anlamda konuşursak, “iletişim kurmanın başarabilicegi herşey ” tanımı ile açıklanabilir. Fakat madden yani somut olarak açıklama için bu yazımız kadar uzun ayrı bir yazı gerekebilir. Zira sadece örnek verilebilicek durumlar bile bir hayli uzun bir liste tutar. Bu yazı dahi bir sosyal medya örneğidir mesela. Kişisel duygu ve düşüncelerimizi, fikirlerimizi yayınlamaktan tutun, iş aramaya, evliliklere, yemek siparişi vermeye, veteriner bulmaya, Afrika’daki aslanların nüfusundan, ozon tabakasının delinmesine kadar makaleler bulmaya ve yayınlamaya, Fransız devriminden Lozan antlaşmasına kadar varan tarihi bilgileri incelemeye, kısacası insan ve dünyaya ait ne somut ne varsa, sanal şekilde sosyal medya dünyasında yansımasını bulmak, günümüz şartlarında mümkün ve bir o kadar basittir. Ayrıyetten sadece alanının geniş olmasının yanı sıra, iletişim hızıda teknolojiye paralel olarak düşündüğünüzden yüksek derecededir. Buna bir çarpıcı örnek vermek gerekirse 1994 yılında San Francisco depreminin internet ile daha dogrusu o zamanın sosyal medya vasıtasıyla duyurularak yayınlanması, haber dünyasının en hızlı platformu olan CNN’i dahi geçmiştir. 2004 yılında yapılan istatistiksel araştırmalara göre; diğer iletişim araçları ile karşılaştırıldığında bir bilgiyi tam 50 milyon ayrı bireye ulaştırma süreci için, radyonun 38 yıl sürerken, televizyonun 13 yıl, internetin ise 5 yıl sürecegi saptanmıştır. Ki bu araştırmanın birde 2004 yılındaki istatistiklerini göz önüne alırsak, günümüz 2017 yılındaki yayılma süreci ivmesinin baş döndürücü oldugunu tahmin etmek hiç zor değil. Buradan sosyal medyanın istenildiğinde korkunç bir hız ve etkiye sahip oldugunu gözlemleyebilmek bir yana, bunun avantaj ve dezavantajlarınıda hatırlatmak isteriz. Yazımızda basitçe üstünden geçtiğimiz gibi bu sanallaşma topluluk kuralları gibi genel kurallarımızın ve doğamızın karakteriyle sınırlı olsa bile, onun dışında her hangi bir sınırlanması olmadıgı için, bir başka deyişle sanal dünyada sınırsızca özgür oldugumuz için bize sonsuz yarar sağlayabildiği gibi gerçek dünya ile sanal arasındaki sınırı algılamak konusunda sıkıntı çektiğimiz takdirde zararıda olabilir. Sosyal medya ve internet bir medya aracıdır. Sanaldır. Bilgininin soyut halidir. Yani gördüğümüz okudugumuz izlediğimiz herşey gözlerimiz ve aklımız arasındadır. Somut hale geçiren ise sadece kullanıcılardır . “Verdiğiniz reklam sanal fakat verdiğiniz hizmet gerçektir “ şeklinde durumu net şekilde ortaya koyabiliriz ve açıklayabiliriz sanıyorum. Bu aradaki kısmı basitçe anlatmış olsak bile aradaki sınır ortadan kalktıgında veya yanlış bilgi yayılması sonucu bireysel yada toplumsal olarak çok kötü ve korkunç boyutlara varabilir. Buradan şu sonucu çıkarmalıyız. Her sosyal medya kullanıcısı, sosyal bir etkileşim içinde oldugunu unutmamalı, aldıgı ve de verdiği sanal içeriklerin sanal oldugunu hatta hatalı bile olabilicegi gerçeginin bilincinde olmalıdır.
Günümüz sosyal medya ortamları, çogunlukla multi medya içeriği taşır. Multi medya, iki farklı türdeki içeriğin birleştirilmiş halidir. Örnek verirsek, bir resim medyadır, fakat resmin arkasında bir müzik olursa multi medya haline gelir. Çünkü içeriğinde görüntü ve ses olmak üzere iki ayrı medya türü barındırır. YouTube’da izlediğimiz videolar, Twitter’da paylaştıgımız kısa pasajlar bunlar hep multi medya sıfatına sahip içeriklerdir. Teletext yayınlardan bugünün telefonla video gönderme başarısını ise, medyanın bu kadar yayılmış ve önem kazanmış olmasının arka planında, dünyayı sarıp sarmalamış şekilde bulunan fiber optik ağlar ve uydu sinyalleri yatar dersek doğru olur. Teknoloji ve sosyal medya ilişkisini özetlemek istersek, ” medya teknolojisinin, telekomünikasyon, sosyal iletişimin kelimeler, görseller, ses dosyaları yolu ile sağlandığı bir yapıya sahip olması en önemli hedefidir” ilkesi ile genel olarak bireylerin internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar sosyal medyayı oluşturur şeklinde birleştirebiliriz.
Sosyal medya kavramının bu denli geniş ve önem isteyen yapısının altında, yazının genelinde bireysel bazda ele almamız sadece bu tip bir işlevsellik içerdiği sonucu çıkarılmamalıdır elbetteki. Sadece şahıslar daha dogrusu bireyler degil, belli bir isim adı altındaki gruplar, şirketler, markalar, hatta bireylerin kendi oluşturdugu sadece tek bir şahıs tarafından dahi yönetilebilen platformlar, sosyal medya kullanıcları adı altında gösterilebilir. Yani demek istediğimiz Ayşe Gülten adı altında da sosyal medya kullanıcısı olabilirsiniz, aynı şekilde Volkswagen Limited Şirketi’de bir sosyal medyadaki aktivititeleri nedeniyle bir sosyal medya üyesidir. Sosyal medya dediğimiz oluşum siz ikinizi bir araya getiren sanal ortamdan ibarettir. Bu bilgiye ilave olarak marka adı altında, özellikle günümüz şartlarında markanın büyüklüğü, küçüklüğü, kurumsallıgı yada bireysel şirket olma kıstası farketmeksizin, hemen hemen her şirketin bir sosyal medya markası olarak hesabı bulunmakta hatta sırf genellikle şirketler içi sosyal medya içeriği için ayrı bir bölüm bulunmaktadır. Sosyal medya ve reklam artık günümüzde ayrılmaz bir bütün haline gelmesi, sosyal medya ve bireyler arası birebir temas halinde olması sebebiyle kaçınılmaz bir seçenek olmuştur. Bu artık öyle bir hale gelmiştir ki, arka mahallenizdeki marketten İngiltere’deki sanal posta servisine kadar sosyal medya servisleri sayesinde iletişim kurabilmemiz mümkün olmuştur.
Sosyal medyanın bu kadar geniş ve özgürlükçü yapısının olması, kendi içinde ve doğal olarak gelişen bölümlerini ortaya çıkarmıştır. Bu bölümler yazılı resmi yada kurumsal nitelik taşımaz. Tamamen kendiliğinden dogal süreç içinde yapı ve refleks olarak oluşmuştur. Tıpkı bankaya gittigimizde sıra oluşması gibi bir refleks burada bahsettiğimiz. Bu sözünü ettiğimiz sosyal medyanın bölümleri konusunu biraz açarsak, mesela katılımcılar bölümü diyebiliriz. Sosyal medya adı üzerinde sosyal bir oluşumdur. Ve insan doğasının geregi olarak kalabalık olana ilgi kendiliğininden gelişecektir. Yani burada biraz psikoloji konuşuyor diyebiliriz. Şöyle izah edelim; gözünüzün önüne iki ayrı site getirin ve ikisinin de ziyaretçi sayısını görebildiğinizi farzedin. Günlük 40.000 kişi tarafından ziyaret edilen bir sitemi ilginizi çeker yoksa günlük 25 kişinin ziyaret ettiği siteyimi tercih edersiniz ? muhtemelen tercihiniz birinci seçenek olur. Çünkü bu kadar katılımcı varsa demek ki orada iyi bir durum sözkonusu diye düşünürsünüz. İşte sosyal medyada en dikkat çeken kıstaslardan birini açıklamış sayılırız. Katılımcılar önemlidir ve kartopu gibi büyümeye meyillidir. Her bir katılımcı, bir başka katılımcıyı cesaretlendirir ve güven verir. Bu şekilde domino etkisiyle o sosyal medya platformu yada o platformu kullanan kullanıcının sayfası büyür ve gelişir. Bu noktada bir başka bölüm ortaya çıkar. Şeffaflık. İnsanlar tıpkı kalabalık ilgisi gibi doğası geregi şeffaflıgı severler. Bu şeffaflık genellikle sosyal medya platformlarında feedback yani geri bildirim olarak kanıtlanır. Yani her hangi bir konuda fikrinizi belirtmekte %100 özgürlük hissettiğiniz zaman, o platforma yada kullanıcıya yaklaşımınız pozitif olur. Bu durum sizden önceli kullanıcıların fikrini de ögrenme şansını verir. Genellikle bu şeffaflık ibaresi tek taraflıda değildir. Yani kullanıcı da hatta bazı durumlarda platformun kendisi bile yapılan yorumlara etkileşimde bulunabilir, cevap verebilirler. Burada tıpkı sohbet ortamınızda nasıl kimse kimsenin ağzını zorla kapatmıyorsa aynı durumun sanal yansıması şeklinde ifade edebiliriz. Katılımcılar ve şeffaflık birbirini tamamlayan bölümlerdir. Elbetteki tekrar belirtmek gerekir, bu bir zorunluluk degil, kulanılan platformun yada platformu kullanan kullanıcının sosyal medya başarısı diyebilicegimiz durumunun olmazsa olmaz kriterleridir demek, yanlış bir ifade olmaz. Burada üçüncü bir bölüm olarak “Erişilebilirlik” ön plana çıkar. Kelimenin tam anlamıyla bir erişilirlikten söz ediyoruz. Yani hem platforma, hemde ulaşmaya çalıştıgımız sosyal medya kullanıcısına hemde içeriklerimizi ulaştırmak istediğimiz kitleye erişilebirlik.
Sosyal medya platformları teknik anlamda minimum gereksinim isterler. Zira kullanıcılar iletmek istedikleri içerikleri en basit ve pratik yoldan iletmeye meyillidir. Örnegin Twitter’ı baz alalım. Sıfırdan uygulamayı indirmemiz bir dakika, ilk Tweet’imizi atmamız 15 saniye, bunun herhangi bir bireye ulaşması 2-3 saniye kadar sürer. Ne kadar pratik görünüyor öyle degilmi ? oysa biraz ütopik düşünürsek Twitter hesabı açmamız için bir takım bürokrasi engelleri oldugunu farz edelim. Yaş sınırı, sabıka kaydı gibi belgelerin, hesap açabilmemiz için şart oldugunu hayal edelim. İki çift laf edecegiz diye bütün bu gereksinimleri karşılamak gerekse, ugraşmaya değer bulurmuydunuz ? muhtemelen hayır, işte erişilebilirlik olarak teknik açıdan ne kadar pratik ve kullanıcının ulaşması basit olursa, o platform o kadar başarılı ve sosyal medyada söz sahibi bir platform olur. Günümüzde dünyasında etkin derecede kullanılan sosyal medya platformlarına baktıgınızda hep ulaşmasının saniyeler alacak derecede basit ve herhangi bir maliyet yada teferruata ihtaç duymaması gibi özelliklere sahip oldugunu gözlemleyeceksinizdir. Öte yandan ütopyamıza devam eder ve gene Twitter üzerinden konuşursak attıgımız Tweet’ler için bir ödeme yada vergi tarzı bir gider oldugunu hayal edelim. Günde ortalama 20 Tweet atan bir kullanıcı sizce aynı istikrarı bu durumda gösterirmiydi ? buda muhtemelen hayır. Öte yandan bunu olmamış gibi düşünüp ütopyamıza farklı açıdan bakalım. Tweet atmak ücretsiz fakat birilerine ulaşması için belli kriterler oldugunu farz edelim. Tweet’inize başlık ve Tweet atmadan ortalam 250 kelimelik bir yazının şart oldugunu düşünelim, aksi takdirde Tweet’lerimizin global olmayacagını sadece kendimizin görebilicegini varsayalım. Sizce kullanılırmıydı ? tabiki hayır. Bir adım öteye geçip bu formalitelerden de arındırıp, şimdiki mevcut algoritmanın olmadıgını ne yaparsak yapalım, genede çok az bir kitleye ulaşabildiğimizi düşünelim, gene o sosyal medyadan vazgeçmemiz sabrımıza oranla çok vakit almayacaktır. İşte burada kullanıcılara erişilebirlik ve kullanıcıların bize erişebilmesinin sosyal medya bütününde ne kadar önem taşıdıgını açıkladıgımızı sanıyoruz.
Geleneksel Medya ve Sosyal Medya
Medya ile sosyal medya ortak noktalar içerse bile farklı kavramlardır. İlgi alanımız reklam ise aynı ortak yapılar ve farklılıklar yapısal olarak kriterleri içerebilir fakat maaliyet, gider olarakta kendi içinde ayrılırlar. Şimdi bu yazdıgımız durumu biraz daha detaylandırarak, şayet aklınızda “hangi medya çeşidi benim için faydalı olur ?” şeklinde bir soru işareti var ise ona ışık tutmaya çalışalım. Medya hatta burda iyice sosyal medya ile karıştırmamanız için geleneksel medya diye adlandıracagımız olay, tamamen işlevi multimedya içerikleri yayınlamak üzere hayata getirilmiş ve izleyicinin takip edebilicegi, fakat müdahale edemeyecegi kurumlar ve markalardır. Ortak ve farklı noktaları ise birden fazladır. İkisininde birden fazla birey topluluklarından geniş kitlelere kadar hitap edebilmesi ortal özelliğidir. Örnek vermek gerekirse, biraz zorlama bir örnek olsa da, konunun anlaşılabilir olması amacıyla diyecegimiz attıgınız Tweet’le, o günün akşam haberlerinin aynı sayıda kişiye ulaşmayacagının kimsenin garantisini veremeyecegi gerçegi olabilir. Öte yandan geleneksel medyalar yayın yapabilmek için bir takım resmi gereklilikleri ve izinleri yerine getirmekle mükelleftirler, Oysa sosyal medyada böyle bir gereklilik olmayıp, tamamen sizin yada kurumunuzun kendi insifiyatına kalmıştır. Bir fark olarak şu noktayı belirtmekte de fayda görüyoruz. Yapısı itibariyle geleneksel medyadaki içerikler değiştirilemez. Yani örnek vermek gerekirse, bir TV kanalında yayınlanan bir haber programına sonradan degişiklik uygulayamazsınız. Fakat kendi blogunuzda yazdıgınız bir yazıyı dilediğiniz değişikliği uygulayıp, hatta dilerseniz en baştan farklı şekilde dahi yazabilirsiniz. Geleneksel medyada yayınlanan tüm içerikten o medya kuruluşu sorumludur. Yani sadece yayınladıgı platform degil kopmle firma sorumludur. Fakat sosyal medya platformlarında bu biraz degişik bir hal alır. Şöyle ki, yayınladıgınız içeriklerden tamamen siz sorumlusunuz fakat o içerigin yayınlanmasına ortam sağladıgı için, kullanılan sosyal medya platformuda risk altına girer. Bu sorunu aşmak için sosyal medya ağları yayıncılık ilkesi altında size sonsuz ifade özgürlüğü tanımanın yanında, bir takım toplumsal kurallara paralel olarak kurallar getirmişlerdir. Aksi bu halde bu kuralların ihlali sonucunda platform sorumluluk almamak adına, sizi ve sosyal medya hesabınız iptal etme hakkına sahiptir. Bu durum günümüz sosyal medya platformlarının çogu için geçerli ve uygulanmaktadır. Ki sosyal medya servislerini kullanmadan önce genellikle bu durum size haber verilir.
Peki güvenlik?
Sosyal medyanın kullanım alanın genişliği ve kullanıcı sayısının ne kadar fazla oldugunu göz önüne alırsak, sorun çıkma ihtimali hiç yokmu dersiniz ? Elbette ki bu büyüme ve tanınan özgürlük beraberinde bazı sorunlarıda getirmiştir ve bu sorunlar yazdıgımız sorumlulukların ihlalinin kontrol edilebilmesiyle doğrudan doğruya alakalıdır. Web istastistik araştırmalarına göre, dünyadaki her üç kişinin ikisinin birer sosyal medya hesabı oldugunu, Twitter’ın 2016 itibariyle büyüme oranının %1.500 olduğunu, Facebook kullanıcılarının eger toplanıp bir ülke haline gelseydi, dünyanın 3.büyük ülkesi olacagını, YouTube’a saniyede 40 saatlik video yüklendiğini, sosyal medya mesajlaşmalarının normal e-posta kullanımından fazla oldugunu, Facebook’da günde 8 milyar dakika geçirilip, günlük 285 milyon içerik paylaşıldıgını belirtirsek bunları kontrol etmenin nasıl bir sıkıntı boyutu olacagını hayal edebilirmisiniz ? Bununla da kalmayalım, gene web istatistik araştırmaları ve psikoloji biliminin ortak araştırmaları verilerine göre, sosyal medyanın sadece paylaşım, bilgi alışverişi, iletişim gibi özelliklerinin yanında birde kitleleri etkileme ve yönlendirme özelliği bulundugunu belirtirsek bu kontrol etme ihtiyacı ve sıkıntısının boyutları, muhtemelen sizin hayalgücünüzün çok daha ötesinde olacagını belirtmek isteriz. Bununla birlikte görünürde çözülmesi gereken sıkıntının büyük olması yanı sıra, çözüm aşamalarıda çok büyük oranda aşılmıştır. Kullanıldıgı ülkelerin kural ve şartları, uluslararası topluluk kuralları gibi konuların ihlalinde sosyal servislerin gelişmiş sistemleri sorunu çözmekte yeterli kalmalarının yanında, bu tarz suç teşkil edecek içerik paylaşımlarını tespit ederek gerektiği takdirde resmi kurumlara bilgisini dahi vermektedir. Yani sosyal medya kullanımı hala güvenli alanlar arasında diyebiliriz. Konunun bize daha yakın kısmına gelirsek, yani konunun reklamsal kısımlarını incelersek çok yakın günlerde bu konuyla ilgili yeni bir gelişmenin yaşadıgını hatırlatmak isteriz. Geçtiğimiz ay sosyal medyanın en büyük video platformu olan YouTube’da büyük dijital reklam servislerinin reklamlarının şiddet, teror ve ırkçılık içeren videolarda yayınladıgı iddilarının üzerine reklamlarını YouTube’dan çekme eylemleri olmuştu. Bunun üzerine YouTube içerik üreticileri için yeni standartlar getirerek, sahip oldugu platformu güvenli hale getirmeye ve marka değerini koruma yoluna gitmişti. Buradaki önemli olan ve dikkatinizi çekmek istediğimiz nokta, marka değeri olan kısmı. Hiçbir sosyal medya platformu kötü anılmak istemez. Bu hem kullanıcılarının kaybına, hem de dolayısıyla reklam gelirlerinin azalmasına yol açar.
Geleneksel medya ile bir farkta burda ortaya çıkıyor. Geleneksel medyada reklamlar stabildir. Hangi saatte, nerede, ne zaman çıkacagı bellidir. Oysa sosyal medyada tamamen kişisel ve algoritmaya göre reklam gösterimi belirlenir. Çünkü geleneksel medya tüm kitlenin tamamına, sosyal medya ise reklam verenin kendi kitlesine hitap etmesi beklenir. Ve reklamverende bu bilgiler doğrultusunda hareket eder, etmelidir. Bütün bunların yanında, çogunlukla sosyal medya reklamları giderleri, geleneksel medya giderlerine göre aşırı derecede ucuzdur. Burada geleneksel medyanın kurumsal ve resmi kimliğinin yanında, sosyal medyanında kendi içinde bir resmiyeti olmasının ayrıca daha özgür ve ucuz bir platform olmasının payı vardır. Bununla birlikte geleneksel medya ile sosyal medya arasındaki belkide en temel farklardan biri, toplumsal olaylara göre değişim gösterebilir ve kitleyi etkileyebilir yapısıdır. Aynı şeyi geleneksel medyada yapar gibi düşünce, konunun temeline indiğimizde aradan yatan farkın da aynı temelden şekillendiği görülebilir. Geleneksel medyayı belirli bir kurum yapar. Evet sosyal medyadada aynı durum sözkonusu fakat daha interaktiftir. Yani sosyal iletişim içine giren tüm bireyler kendi şahsi fikirlerini paylaşabilir ve konunun gidişatını değiştirebilirler. Aynı zamanda ufak bir not olarak belirtmek gerekirse, geleneksel medya organlarının sosyal medya hesapları olabilir, ki genelde olurda. Fakat sosyal medya hesaplarının çok büyük bir oranının geleneksel medyayla bir ilişkisi olmaz. Geleneksel medya yapısını genel itibariyle program mantalitesinden alır. Film, dizi, şov, haber programları, belgeseller, tartışma programları, resmi bildiriler yani esas itibariyle içeriği önceden hazırlanmış ve tüketiciye pazarlanmak amacıyla yayına verilen, genellikle telif hakkı alınmış yada kiralanmış yayın hakkına sahip konumunda yayınlar gerçekleştirirler. Sosyal medya daha bağımsızdır. Bu içerikleri gelir elde etmemek şartıyla paylaşabilirler fakat sadece bu içeriklerle sınırlı kalmaları gibi bir kıstas, sosyal medyanın kendi doğal tabiatına aykırı bir durum oluşturur. Aynı işlevleri daha bağımsız olarak paylaşabilme ve etkileşim kurabilme özgürlükleri vardır sosyal medya hesaplarının. Bu durumu örneklendirmemiz gerekirse; Mahallenizde olan bir yangını geleneksel medya organları haber olarak yayınlayabilir fakat siz sosyal medyada bunu haber olarak degil, bilgilendirme olarak paylaşabilirsiniz. Geleneksel medya, bu habere tüketiciler tarafından bir geri bildirim alamaz fakat siz alabilirsiniz. Geleneksel medya, bu habere bir yorum ekleyemez objektif haberi vermekle yükümlüdür. Fakat siz, yorumunuzu ekleyebilir, kitlenizin yorumlarını yayınlamasına izin verebilir yada vermeme özgürlüğüne sahipsinizdir. Bu örnek sadece haber durumları için geçerli degildir tabiki, herhangi bir fikir, konu, edebi yazı, tarihsel bilgi hatta ve hatta hiçbirşey ifade etmeyen herhangi bir yazı için bile yazdıgımız durumlar sosyal medya için geçerlidir.
Sosyal Medya’nın göreceliği
Bütün bunlar belirli bir sosyal medya platformu için degil, sosyal platformların çogunlugu için geçerli bilgilerdir. Tabiki sosyal medya ağlarıda işlev ve yapılarına göre değişkenlik gösterebilir. Örnegin Instagram resim ve fotoğraf paylaşımını ön plana çıkarıp, yapısı bu iki etken üzerineyken, Twitter; mikroblog temasıyla öncelikli olarak yazı üzerinedir. YouTube içeriğinin %95’i video üzerine bir sosyal medya yapısıyken, Myspace bütün bunları bir araya toplayan bir sosyal medya ağıdır. Buradaki sosyal medya kavramını öne çıkaran kriter, bahsettimiz ana belirleyici unsurlardan gelir. Zaman içerisinde bazı sosyal medya servisleri populer olurken, bazıları zaman içerisinde güncelliğini ve kullanıcı kitlesini yitirebilir. Keza aynı şekilde bugün çok aktif olmayan bir sosyal medya servisinin yarın çok büyük kitlelere ulaşmasıda gözlenebilir. Bu sürekli gelişen ve değişen trendlere göre doğal bir durumdur. Fakat sosyal medya ağlarının genelini düşünürsek, erişimden sosyallik kapasitesine, etkileşim olanaklarından, hitap ettiği kitle durumuna göre değişkenlik gösterseler de, işlev bakımından aynı çıta ve misyonu farklı şekilde göstermelerinden başka farkları yoktur.
Leave A Comment